Une Equipe, Une Famille, Une Herrera!

Bugün 9 Kasım, Helenio Herrera’nın ölüm yıl dönümü. 23 yıl önce aramızdan ayrılan büyük futbol adamının anısına biraz kendisinden ve futbola kattıklarından bahsetmek gerek diye düşünüyorum.


Herrera, göçmen bir ailenin çocuğu olarak 1910 yılında Buenos Aires’ta dünyaya geldi. Babası İspanya’dan Arjantin’e gelmiş bir göçmendi ve Herrera da aslen Arjantili olmasa da onu kirli yüzlü meleklerden* biri olarak anmak bana daha uygun geliyor her nedense… Herrera, İspanyol ebeveynlere sahip, Arjantin doğumlu, en büyük başarılarını İtalya’da kazanmış bir Fransız vatandaşıydı. Fazlasıyla karışık değil mi? Aynı onun yaşamı ve kariyeri gibi…


Herrera’nın babası bir anarşisttir ve Herrera 4 yaşındayken babası ailesini de yanına alarak (kaçarak) Fas’a yerleşir. Herrera burada henüz çocukken yaşadığı bir hastalık sonucu ölümden döner. Casablanca’da futbol oynarken keşfedilen Herrera çok da parlak olmayan bir oyunculuk serüveni geçirir. Üstelik yirmili yaşların ortasında yaşadığı diz sakatlığı da cabası… Ancak teknik direktörlük kariyeri futbol tarihine damga vuracak niteliktedir. Kendisi bu etkisini şöyle anlatıyor;

Ben bu işe başlarken teknik direktörler takım çantalarını taşırlardı. Ben onları hak ettikleri parayı kazanmaları gereken noktaya getirdim.

Belirtmekte fayda var; Alex Ferguson ve Jose Mourinho gibi galibiyet primini alan teknik direktörlerin atası Herrera’dır. Futbolcular ile birlikte galibiyet primi alan ilk teknik adam kendisidir.


“Herrera 5-3-2 diziliminde 5’li defansın beklerinden birini, çift yönlü ve çoğunlukla hücum bölgesine destek veren bir görevlendirme ile oynatırken, kalan 4’lü savunmayı iki parçaya bölerek her parçada zaman zaman yer değiştiren birer süpürücü görevlendirmişti.“  Herrera’nın getirdiği stratejik değişimi bu şekilde ifade etmiştim önceki yazıda… Aslında bu fikir, bir anda ortaya çıkmış bir fikir değildi. Daha oyuncuyken (ki sol bek oynardı) bir maçta orta sahadaki bir takım arkadaşını kendi mevkisine çekip kendisi de defansın arkasını toplamak için içe doğru geçmişti ve olumlu da sonuç almıştı. "Teknik direktörlüğe ilk başladığımda hep yaptığım bu değişiklik aklıma geliyordu" diyordu. Katenaçyoyu mükemmele yakın bir şekle dönüştüren Herrera’nın çalıştırdığı Il Grande Inter yani Büyük Inter 1960-1968 yılları arasında 2 Şampiyon Kulüpler Kupası, 3 İtalya Kupası, 2 Kulüpler Dünya Kupası kazanmıştı. Takımına Büyük İnter lakabı takılırken kendisine de Il Mago (Büyücü) denmeye başlanmıştı. O ise bu lakaptan nefret ediyordu ve şöyle diyordu;

Büyücü kelimesinin futbolda yeri yok, futbolun kelimeleri tutku ve güç… Aldığım en büyük iltifat birinin bana günde 30 saat çalıştığımı söylemesidir” Her sabah yogasını yaptıktan sonra “Güçlüyüm, soğukkanlıyım, hiçbir şeyden korkmuyorum ve güzelim” sloganını kendi kendine tekrarlardı. Soyunma odalarının duvarlarına astığı ilginç sloganlarla da meşhurdu Herrera… Bunlardan bazıları:

Savaş mı maç mı? Hem savaş hem maç…

Kendisi için oynayan rakip için oynar. Takım için oynayan kendisi için oynar.

Takımlarını motive etmek için yapmayacağı şey yoktu. Oyunculara maçtan önce sihirli bir karışım olduğunu söylediği çaydan içirmek (ki ileride doping ile de suçlandığı olacaktı), takımı etrafına toparlayıp elindeki topu tek tek her birine atarak karşılıklı olarak “kazanacağız, bunu birlikte yapacağız” diye bağırtmak, oyuncuların batıl inançlarını öğrenip, bilerek o inançlara göre kurgular yapmak bunların başında geliyordu. Maça başlarken tüm takıma şöyle bağırtırdı:

“Une Equipe, Une Famille” yani “Tek Takım, Tek Aile”

Yazının başında, Herrera’nın farklı milletlerden oluşan arka planından bahsetmiştik. İlginçtir ki kendisi üç farklı milli takımı çalıştıran ilk antrenör olarak tarihe geçmiştir. Herrera; 1946-48 yılları arasında Gaston Barreau ile beraber Fransa’yı çalıştırmıştı, 1960-62 İspanya milli takımını ve 1966-1967 yıllarında ise İtalya’yı çalıştırmıştır.

Karanlık bir tarafı da vardı Herrera’nın… Örneğin, bir oyuncusuna babasının öldüğünü morali bozulmasın diye maçtan önce söylememişti. Roma’da kulüp doktorundan Taccola isimli bir oyuncunun kalbinde bulduğu problemi oyuncuya söylememesini istemişti. Taccola sonraki maç yalnızca 45 dakika oyunda kalmış ve bu olaydan iki hafta sonra da soyunma odasında ölmüştü. Kendisi hakkında şike ve doping iddialarının da hiçbir zaman ardı arkası kesilmemişti.

İnter ile başta bahsettiğim başarılarının yanı sıra; Barcelona, Atletico Madrid ve Roma ile toplamda 16 adet majör kupayı almayı başaran Herrera iyisiyle kötüsüyle futbol tarihine büyük bir iz bırakmıştı. Ölüm yıldönümünde kendisini anmış olalım.

Kaynaklar ve İleri Okuma:

* Kirli Yüzlü Melekler benzetmesi için Jonathan Wilson'ın "Kirli Yüzlü Melekler: Arjantin Futbol Tarihi" isimli kitabı

1- "Futbol Taktikleri Tarihi" Jonathan Wilson

2- https://bleacherreport.com/articles/1095980-helenio-herrera-10-things-you-didnt-know-about-the-coaching-legend

3-https://thesefootballtimes.co/2015/12/17/the-incomparable-legacy-of-helenio-herrera/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bilet Transferi Üzerine Bir Fikir

Trabzonspor'un Mali Durumu Üzerine