Futbolun Tarihi Üzerine -Bölüm 1-
Hafta içinde, futbol üzerine yazılmış bazı kitaplar üzerine bir şeyler konuştuk arkadaşlarla... Ben de bu yazıda çok sevdiğim ve futbol ile ilgilenen herkese önerdiğim; Jonathan Wilson’ın yazdığı “Futbol Taktikleri Tarihi, 1-2-7’den Tiki-Taka ve Ötesine” isimli kitaptan, ilginç bulduğum bazı kısımları sizlerle paylaşmaya karar verdim. Üç parça halinde olacak bu yazı serisi ve elbette -belirtmeme bile gerek yok ama- kitabın içeriği burada değindiğim konulardan çok ama çok daha zengin. Mutlaka okuyun derim. Başlayalım…
Futbol müsabakalarında kaleciler başlangıçta takımdaki diğer oyuncularla aynı formaları giyiyor ve ilginç gelecek ama sahanın her yerinde el ile oynama hakları var. Ancak, Sunderland kalecisi Richmond Roose maçlarda, orta sahaya kadar eli ile topu sektirerek getirmeye başlayınca, bu durum yayılmasın diye 1912'de sadece ceza sahası içinde el ile oynama kuralı getiriliyor.
Futbolun beşiği hepimizin bildiğimiz gibi İngiltere. Ticaret yaptıkları ülkelerde müsabakalar düzenleyerek futbolu yayan İngilizler oyun tarzı değişimi konusunda ise çok katılar. İngiliz kibri ve muhafazakârlığı futbolda da devrede yani. Pas yapmayı 'erkekçe' bulmuyorlar. Onlara göre futbol fiziksel hâkimiyeti ve gücü ön plana çıkarır biçimde oynanmalı, yani “İngiliz erkeklerinin özelliklerini” yansıtmalı. İskoçların pas oyunu büyük eleştiri alıyor. Çünkü pas yapmak güç mücadelesinden ve sertlikten kaçmak anlamına geliyor. Ancak İngilizlerin oyununda, İskoçların başarıları onların bu bakışını bir nebze kırıyor. Zira durum öyle bir hal alıyor ki İngiltere futbol liginde takımdaki İskoç sayısı fazla olan takımlar daha başarılı olmaya başlıyorlar. Burada bir parantez açıp Netflix yapımı, İskoç futbolcu Fergus Suter’i odağa alan “The English Game” adlı diziyi anımsamakta ve henüz izlemeyenler varsa önermekte fayda var.
Tarihin ilk milli maçı İngiltere ile İskoçya arasında oynanıyor. Maç 0-0 sonuçlanıyor. Dizilişlere dikkat. İngiltere 1-2-7 dizilimi ile sahada, bu dizilim futbolun oynamaya başladığı yıllarda oldukça popüler. İskoçlar bu İngiliz dizilimine 2-2-6 ile karşılık veriyorlar. Daha önce de belirttiğim gibi en önemli silahları ise: Paslaşmak.
İngilizlerin ticari faaliyetleri ile birlikte futbolun ilk yayılmaya başladığı ülkeler; Uruguay, Macaristan, Arjantin… Bu ülkelerin düzenlenen ilk Dünya kupalarında da başarılı olduklarını eklemekte fayda var.
1930 Dünya kupası finali... Sahnede Güney Amerikalılar… Her iki takım da 2-3-5 dizilimleri ile sahadalar veya W-M mi demeliyiz? İngilizlerden öğrendikleri oyuna kendi stillerini katarak başarılı oluyorlar. Güney Amerikalıların bugünde olduğu gibi disiplinden uzak bir yapıları var. Ancak oyun esnasında çok hızlı ve kıvraklar. Ve adam geçme konusunda çok başarılılar. 1930 Dünya Kupası finalini 4-2 'lik sonuçla Uruguay kazanıyor.
Burası çok ilginç gelmişti bana... Forma numalarının taktiksel dizilim ile ilişkisi. Gerçi bugün bile 6-8-10 gibi numaralarla sahadaki oyuncunun görevini tanımlıyoruz ama bunun bir taktik olarak kullanıldığı durumlar var. Dizilim ve pozisyonlar o kadar önemli ki forma numaraları da bunlara sıkı sıkıya bağlı. Şu an örneğin 2 numara giyen bir forvet oyuncusu bulabilirsiniz ancak o zamanlar bu neredeyse imkansız. Öyle ki 50'li yıllarda P. Doherty isimli bir antrenör oyuncularının forma numaralarını değiştirerek rakip oyunuları şaşırtmaya çalışıyor. Çünkü o tarihlerde tüm futbolcular, rakip oyuncuları forma numaralarına göre markaj etmeye alışmış. Ve bu taktik, şu an garip gelse de o günlerde işe yarıyor...
İlk bölümü burada noktalıyorum, ancak sonraki bölümlerde futbolun geçmişindeki bazı ilginç noktalara göz atmaya devam edeceğiz.
Yorumlar
Yorum Gönder