İÇİNİZDEKİ İRLANDALI!

 Malumunuz, önceki hafta içi futbol takımlarımız için Avrupa mesaisi vardı. Yarışmaya başlayan tüm takımlarımız Ekim ayını göremeden Avrupa’dan elendi. Şu an Avrupa’da yoluna devam eden yalnızca iki takımımız (Başakşehir FK ve Sivasspor) var ve onlar da henüz maça çıkmadıkları için hala oradalar…

Uzun zamandır Avrupa arenasına çıkan takımlarımızı desteklemiyorum. Şahsen Roserborg – Alanyaspor maçını izlerken kendi ülkemizden bir takıma karşı hiçbir olumlu hissiyat içinde olmadığımı fark ettim. Bu durum da bu tip bir yazıyı yazmaya kararıma ön ayak oldu. Bu hissizliğin nedenlerini bazı başlıklarda toplamaya çalıştım. Buyurun;

1-Türkiye’deki rekabet ortamındaki adaletsizlik:

Türkiye Futbol Ligi kim ne derse desin, İstanbul’daki zaman zaman el değiştiren bir takım zümrelerin para, itibar ve başarı kazanması üzerine kurgulanmış bir lig. Türkiye’nin geri kalanında, güçten yana olmaktan keyif alan milyonlarca taraftar da belki de hiç gitmedikleri şehrin takımlarını (fanatizm seviyesinde) destekleyerek buna çanak tutmaktadır. (Bu durumun yabancı bir takıma duyulan sempatiden farklı olduğunu söylememe gerek yok sanırım).

Öte yandan Anadolu kulüpleri olarak adlandırılan kulüplerdeki yönetici kadrosunun ve hatta başkanların, İstanbul takımlarını destekliyor olması, daha da acısı kongre üyesi vb. unvanları gururla taşımaları işin bir başka trajikomik tarafı… Yalnızca spor değil, sanat, kültür, iş hayatı, vb. birçok alanda İstanbul çevresine kümelenmiş zihniyetin Türkiye’nin gelişiminin, bireyler arası adaletin ve fırsat eşitliğinin sağlanmasın önündeki en büyük engellerden olduğunu düşünüyorum yıllardır. Hal böyle olunca uzun yıllardır 3 takım ve çevresindekileri memnun etme üzerine kurulu bir rekabet ortamı söz konusu. Yukarıya doğru zaman zaman kafasına uzatmaya çalışan Gençlerbirliği, Sivasspor, vb. takımların (Trabzonspor’un yaşadıklarını saymıyorum bile) hakem ve federasyon yönetimi nezdinde uğradığı haksızlıklar herkesin malumu. Dolayısıyla içeride rekabet adaletli bir şekilde ve üst düzeyde yaşatılamıyor, çoğunlukla şampiyonluklar ve Avrupa biletlerinin dağıtımında adaletsizlikler baş gösteriyor.. Bizlerin de Avrupa’ya giden takımlarımız için bir sempati duymamız mümkün olmuyor.

2-Siz istiyor musunuz ki başarıyı biz isteyelim?

İkinci madde Avrupa turnuvalarına katılan takımların hedefleri ve beklentileri üzerinde şekilleniyor. Son birkaç yıldır -malum sebeplerle- ligi üst sıralarda bitiren Başakşehir FK’nın defalarca Avrupa maçlarında yedek takımı ile mücadele ettiğine tanık olduk. Fikirleri neydi bilemiyorum. Belki zaten Avrupa kupalarında fazla ilerleyemeyecekleri varsayımı ile bileti erken yırtmak istediler belki de yerel başarıları daha çok önemsediler. Başakşehir özelinde başladık ancak (kendi tuttuğum dahi olmak üzere) tüm takımlarımız birkaç cephede mücadele etmek yerine Avrupa’yı gözden çıkarmayı yeğliyorlar. Şampiyonlar Ligi uzun zamandır yalnızca ayakbastı parası ve alınacak puan başına paranın kaynağı olarak görülüyor. İki takım olarak temsil edildiğimiz turnuvada, direk katılan takımın taraftarları oradaki başarılarından daha çok, elemeden gelen diğer ligimiz takımın başarısızlığına seviniyorlar. Nedeni basit; ayakbastı parasının artışı…

UEFA kupası ise bir süredir takımlarımız için katılması yük gibi görülen bir turnuva. Belki gelirler beğenilmiyor belki oraya asılırken ligden kopmaktan korkuluyor belki oradaki çıta yüksek (GS şampiyonluğu) olduğu için baştan vazgeçiliyor. Nedeni ne olursa olsun takımlarımızın duruma bakışının anlattığım gibi olduğu görülüyor. Peki, takımlarımız orada başarıyı önemsemezken biz neden taraftar olarak önemseyelim?

3-Yerli ne kadar yerli?

Eğer yerli bir takım ile oynarken, yabancı takımı  desteklerseniz veya sempati duyarsanız milliyetçi olmamak ile itham edilirsiniz. Ancak kabul edelim yerli takımlarımız da pek öyle yerli değil. Her ne kadar yabancı da olsa sonuçta ülkemiz takımı formasını giyiyor desek de mesele pek öyle değil. Bu takımların başarılarından elde edilecek maddi veya manevi çıktılar yerli ve küçük üst düzey bir zümre veya yabancı oyuncular, menajerler, şirketlere yarıyor.

Yabancı sınırı gibi bir durumdan değil, başarının maddi ve manevi çıktılarının tabana yayılmasının gerekliliğinden bahsediyorum. Düşünsenize, herhangi bir takımımız Lille ile bir Avrupa maçına çıksa sahada daha fazla Türk olan takım Lille olabilir. Sonuç olarak meseleyi milliyetçi bir temelde ele almak saçmalaşıyor. O zaman bizim de sırf ülkemizden diye bir takımı desteklemek için pek bir düşünsel nedenimiz kalmıyor?

4-Yabancı ne kadar yabancı?

Günümüzde sadece spor değil tüm alanlar evrensel bir boyut kazandı. Amerika’daki dünya kupasını izlemek için sabahın köründe kalkmanız, Jordan’ı izlemek için uykunuzdan ve ertesi günkü sabah dersinden feragat etmeniz, yabancı bir oyuncudan haberdar olmak için TRT’nin ilgili programının saatini beklemenize artık gerek yok.

Veri her yerde. Yabancı bir takımın veya oyuncunun bilgilerine, haberlerine bir tık kadar uzaktasınız. Bu durum, bizlere aynı pasaporta sahip olmasak da yabancı bir oyuncu veya takım ile özdeşleşme konusunda büyük kolaylık sağlıyor. Türkiye’de hatırı sayılır sayıda ilk takımı yabancı bir takım olan taraftar var ve bu kişilerin sayısı artıyor. Yabancı bir takımı destekleyen bir taraftar Türkiye Ligi’nden bir takım, tuttukları takım ile eşleştiğinde pek de yerlilik mevzusunu aklına getirmiyor. Aslında “yabancı” dediğimiz takım veya oyuncu, o kişi için pek de yabancı değil. Hal böyle olunca yabancı dediğimiz takımın karşına geçmek pek de öyle kolay bir refleks olmuyor.

Bitirirken sorayım;

Mesela bir Trabzonsporlu geçen hafta oynanan Rosenborg – Alanyaspor maçında geçen sene hiç nedeni yokken maçta gerginlik yaratan, hocası rakibin renklerinden oluşan bir kombin ile sahaya çıkan, yüksek yerlerden tanıdıklarının baskısını başkanlarına hatırlatan Alanyaspor’u mu desteklemiştir? Yoksa, kendisine bir sene boyunca sayısız mutluluk yaşatan yıldızı Sorloth’un yetiştiği takım olan Rosenborg’u mu? Ya da bir Fenerbahçeli veya Galatasaraylı rakiplerinin Avrupa mesailerinde nasıl tavır alıyor? Taraftarlar yukarıda anlattığım başlıkları ve belki benim aklıma gelmeyen başka nedenleri yok sayarak ülke takımlarını gönül rahatlığı ile destekliyor mu siz ne dersiniz? Sizin destekleme veya desteklememe nedenleriniz neler?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bilet Transferi Üzerine Bir Fikir

Une Equipe, Une Famille, Une Herrera!

Trabzonspor'un Mali Durumu Üzerine