Futbolun Tarihi Üzerine -Bölüm 3-

Son yazıyı katenaçyonun yükselişi ile bitirmiştik (okumak için  tıklayınız)

Kaldığımız yerden devam edelim. Karl Rappan, Gipo Viani, Rocco derken iyiden iyiye mükemmelleşen sisteme son halini, Inter ile müthiş başarılar yakalayan Helenio Herrera veriyor.



Herrera 5-3-2 diziliminde 5’li defansın beklerinden birini, çift yönlü ve çoğunlukla hücum bölgesine destek veren bir görevlendirme ile oynatırken, kalan 4’lü savunmayı iki parçaya bölerek her parçada zaman zaman yer değiştiren birer süpürücü görevlendirmişti. 1960-1968 yılları arasında Inter’i çalıştıran Herrera’nın takımı Il Grande Inter (yani Büyük Inter) olarak adlandırılmaktaydı. Onun zamanında Inter alınmadık kupa bırakmamıştı. Kuşkusuz kendisi için ileride ayrı bir yazı yazacağım ama şimdilik Il Mago (Büyücü) lakaplı Herrera ile ilgili şu ufak anektodu da buraya bırakayım. Il Grande Inter’in önemli oyuncularından İngiliz Garry Hitchens, takımdan ayrılışını şöyle tanımlamış; “Adeta lanet bir ordudan ayrılmak gibiydi”



O yıllarda Inter gibi katenaçyo uygulayan diğer takımlar da önemli başarılar yakalıyor. Hatta artık hücum futbolu öldü deniyordu. Ta ki Celtic ortaya çıkana kadar. Futbol anlayışının dönüm noktalarından biri Lizbon’da oynanan 1967 Avrupa Kupası Finali olarak görülebilir. Finalde hücumcu Celtic, efsane İnter katenaçyosuna karşı…


4-2-4 dizilimini tercih eden ve maç boyu yaptığı hücumlarla Inter’i darmadağın eden Celtic maçı da 2-1 kazanarak sadece kendi galibiyetini değil, hücum futbolunun katenaçyo karşısında galibiyetini de ilan ediyordu. Maçın hemen başında penaltıdan buldukları golle 1-0 öne geçen Inter’de oyuncular devre arasına önde girdiklerine inanamıyorlardı. Hatta ikinci yarı yedikleri baskı üzerine defansta Picchi’nin kaleciye dönüp “Giuliano, bırak uğraşma. Manası yok er ya da geç galibiyet golünü bulacaklar” dediği söyleniyor.

Peki sonrası? Üç bölümde, J. Wilson’dan hareketle bazı önemli futbol tarihi noktalarını toparlamaya çalıştım. Burada seriyi bitirmeyi planlıyorum. Anlattığım kısmın akabinde Rinus Michels ve Valery Lobanovski ile temelleri atılan total futbol, geri üçlünün dönüşü, efsane Milan, 90 sonrasının Barcelona’sı, katenaçyonun tekrar doğuşu, vb. gibi çok sayıda farklı olay ve olgu ile futbol hikayesi devam ediyor… Kalecinin oyun kurması fikri, pasa dayalı hücum futbolu, mevkilere özel antrenörlük, menajerlik kavramı, oyunun gösteri yanının küçümsenmemesi gibi çoğu fikri oyuna ya kazandıran ya da geliştiren ve Michels’ten aldığı eli Pep’e veren Cruyff ise hikayenin önemli aktörlerinden… Ve Labonovski… Popüler isimlerden kendisine pek sıraya gelmeyen teknik adam ise kendisi için sonradan ayrı bir başlık açılmasını kesinlikle hak ediyor. O yazının da sözünü verip bu seriyi burada bitirelim.

Okuyan herkese teşekkürler…

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bilet Transferi Üzerine Bir Fikir

Une Equipe, Une Famille, Une Herrera!

Trabzonspor'un Mali Durumu Üzerine